Yabancılar için Türkçe – Rivayet Birleşik Zamanlar
ŞİMDİKİ ZAMANIN RİVAYETİ -yormuş
Konuşma anında yapılan / devam eden bir eylemin başkasından duyulduğunu ya da sonradan fark edildiğini ifade eder.
Örnek:
- Ayşe’nin annesi çok güzel yemekler yapıyor. (Ben gördüm ve biliyorum.)
- Ayşe’nin annesi çok güzel yemekler yapıyormuş. (Ben görmedim başkasından duydum.)
- Zana okula geliyor. (Ben gelirken onu gördüm.)
- Zana okula geliyormuş. (Ben görmedim ama başkası bana söyledi, ben de size söylüyorum.)
- Şu an ülkemde yağmur yağıyormuş. (Annemle konuştum o yağıyor dedi ben size yağıyormuş diye aktarıyorum.)
- Nuriza beni hiç sevmiyormuş. (Bunu görmedim başkasından duydum.)
- Ahmet şu an kahvaltı hazırlıyormuş. (Bunu görmedim başkasından duydum.)
- Seyif her gün dersten sonra kafeye gidip kızlarla buluşuyormuş. (Bunu görmedim başkasından duydum.)
- B2 sertifikası almadan üniversiteye başlanamıyormuş. (Bunu bilmiyorum başkasından duydum.)
Not: “-yormuş gibi” cümleye “inanmama” ya da “ima etme” anlamı verebilir.
Örnek:
- Sanki çok ders çalışıyormuş gibi geç saatlere kadar uyumuyor. (Ben onun çok ders çalışmadığını biliyorum ve buna inanmıyorum.)
- Beni çok seviyormuş gibi davranıyor. (Ben onun beni sevmediğini biliyorum ve buna inanmıyorum.)
- Onu hiç sevmiyormuş gibi konuşuyor. (Ben onu çok sevdiğini biliyorum ve buna inanmıyorum.)
- Her şeyi biliyormuş gibi davranıyor. ((Ben onun her şeyi bildiğine inanmıyorum.)
- Bu konuda hiçbir şey bilmiyormuş gibi davranıyor. (Ben onun bu konuda bir şeyler bildiğini düşünüyorum ve buna inanmıyorum.)
GENİŞ ZAMANIN RİVAYETİ -rmış
Geçmişte uzun süredir düzenli, rutin olarak yapılan bir işi başkasından duymayı ve bu durumu başkasına anlatmayı ifade eder. Bu yapı büyük oranda şimdiki zamanın rivayeti ile benzerlik gösterir.
Örnek:
- Türkiye’de her yıl 19 Mayıs’ta insanlar bayram kutlarmış. / kutluyorlarmış.
- Aruna her hafta sonu sinemaya gidermiş / spor yaparmış / ders çalışırmış / alışveriş yaparmış.
- Ebrar her hafta spor salonuna gidermiş / gidiyormuş.
- Bila, Endonezya’dayken her sabah spor yaparmış / spor salonuna gidermiş.
- Eskiden insanlar hayvanlar ile haberleşirmiş.
- Eskiden insanlar hayvanlar ile seyahat edermiş.
- Annem gençken çok kitap okurmuş, sık sık farklı şehirlere seyahat edermiş.
- Zeynep Türkiye’deyken her sabah deniz kenarında gezermiş.
- Aruna hiç spor yapmazmış / hiç kola içmezmiş.
Not: “-mAzmIş gibi” cümleye “inanmama” ya da “ima etme” anlamı verebilir.
Örnek:
- Güya geç saatlere kadar dışarıya çıkmazmış. (Ama ben çıktığını biliyorum ve bu duruma inanmıyorum.)
- Güya hiç yalan konuşmazmış. (Ama ben onun yalan konuştuğunu biliyorum ve bu duruma inanmıyorum.)
- Hiç içki içmezmiş! (Ama ben içki içtiğini biliyorum ve bu duruma inanmıyorum)
- Ben bu sınavı kazanamaz mıymışım? (Benim bu sınavı kazanamayacağımı düşünüyor ama ben bu duruma inanmıyorum.)
- Ben bu arabayı alamaz mıymışım? (Benim bu arabayı alamayacağımı düşünüyor ama ben bu duruma inanmıyorum.)
GELECEK ZAMANIN RİVAYETİ -(y)AcAkmIş
1. Gelecek zamanda gerçekleşecek / gerçekleşmeyecek bir olayı, planı başkasından duymayı ve bu durumu başkasına anlatmayı ifade eder.
Örnek:
- Yarın yağmur yağacakmış. (Haberlerden öğrendim.)
- Eric okul bittikten sonra hemen evlenecekmiş. (Arkadaşım söyledi.)
- Bugün öğretmen hasta olduğu için ders olmayacakmış. (Müdür Bey söyledi.)
- Lidya Tömer bittikten sonra Ukrayna’ya dönecekmiş. (Ahmet söyledi.)
- Murat bu hafta sonu AVM’ye gidecekmiş ve alışveriş yapacakmış. (Arkadaşım söyledi.)
- Ahmet Antep’e dönmeyecekmiş ve Sakarya’da yaşayacakmış. (Ayşe söyledi.)
- Annem ülkeme gittiğim zaman bana güzel yemekler yapacakmış. (Kardeşim söyledi.)
2. Geçmişte planlanan ama gerçekleşmeyen ya da aksine planlanmayan ama gerçekleşen bir olayı başkasından duymayı ve başkasına anlatmayı ifade eder.
Örnek:
- Ayşe geçen hafta İstanbul’a gitmeyecekmiş. (Bu cümleden geçmişte İstanbul’a gitmek için plan yapılmadığını ama bu planın gerçekleşmediğini anlayabiliriz.)
- Geçen yıl kendine güzel bir ev alacakmış. (Bu cümleden geçmişte ev almak için plan yapıldığını ama bu planın gerçekleşmediğini anlayabiliriz.)
- Ahmet Türkiye’ye üniversite okumak için gelmeyecekmiş ama şu an Sakarya’da. (Ahmet şu an Türkiye’de üniversite okumak için bulunuyor ama böyle bir planı yoktu ama burs kazandı ve şu an Türkiye’de.)
Not: Kendimize ait, bizim için yapılan bir planı başkasından öğreneme anlamı verebilir.
Örnek:
- Müdür bey söyledi ben yarın işe erken gelecekmişim. (Bu planı ben yapmadım ve sonradan öğrendim.)
- Annem söyledi okul bittikten sonra ülkeme dönecekmişim. (Bu planı ben yapmadım ve sonradan öğrendim.)
DİLEK-ŞART KİPİNİN RİVAYETİ -sAymIş
Şarta bağlı bir olayı duymayı ve başkasına anlatmayı ifade eder. Bu yapı kullanıldığında ana cümle genellikle geniş zamanın rivayeti ya da gelecek zamanın rivayeti ile devam eder.
Örnek:
- Sınavda başarılı olsaymış ülkesine dönermiş / dönecekmiş / dönebilirmiş.
- Ahmet çok zengin olsaymış fakirlere yardım edermiş / edecekmiş.
- Ayşe eğer sınavda tekrar yapmasaymış bu yaz ülkesine gidermiş / gidecekmiş.
- Eğer maaşına zam alsaymış bizi yemeğe götürürmüş / götürecekmiş.
- Bugün işe gitmeseymiş bizimle çarşıya gelirmiş / gelecekmiş.
- Murat sınavda başarısız olsaymış yeni telefon alamayacakmış.
- Sınavdan yüksek puan alsaymış babası ona yeni bir araba alacakmış / alırmış.
ÖĞRENİLEN GEÇMİŞ ZAMANIN RİVAYETİ -mIşmIş
Başkasından duyulan bilgiye inanmamayı, küçümsemeyi ifade eder.
Örnek:
- Sabahtan akşama kadar beni düşünmüşmüş.
- Sabaha kadar ders çalışmışmış.
- Dün akşam tüm gece evdeymiş hiçbir yere gitmemişmiş.
- Beni ilk defa görmüş, tanımıyormuşmuş.
- Ben bu işi yapmayı bilmiyormuşmuşum.
GEREKLİLİK KİPİNİN RİVAYETİ
-mAlIymIş / -mA + İyelik Etki + gerekiyormuş / -mA + İyelik Etki lazımmış.
Gerçekleşmesi gerekli olan ya da olmayan bir işi duymayı, sonradan fark etmeyi ve başkasına anlatmayı ifade eder.
Örnek:
- Bugün okula gitmeliymiş / gitmesi gerekiyormuş / gitmesi lazımmış.
- İyileşmek için her gün bu ilaçları içmeliymiş / içmesi gerekiyormuş / içmesi lazımmış.
- Ülkesine dönmek için erkenden bilet almalıymış / Alması gerekiyormuş / alması lazımmış.
- Derslere bu kadar çok geç kalmamalıymış / kalmaması gerekiyormuş / kalmaması lazımmış.
- Maria derslerde başarılı olmak için çok ders çalışmalıyım.
- Aruna: Maria derslerde başarılı olmak için çok ders çalışmalıymış. / Maria’nın derslerde başarılı olması için çok ders çalışması gerekiyormuş.
- Erik dersten sonra karakola gitmeliymiş. / Erik’in dersten sonra karakola gitmesi gerekiyormuş.
Türkçe öğretmek için bu site kullanıyorum
Je vais apprendre la langue Turk a travers votre site internet